Sanal gerçeklik (VR), bizi çevremizden uzaklaştırma ve uzak diyarlara taşıma gücüne sahiptir. Hızlı bir golf turundan, canavarlarla savaşmaya veya hava dalışına gitmeye kadar, tüm bunlar evinizin rahatlığında gerçekleştirilebilir.
Ancak sanal gerçekliği seven ve potansiyelini gören sadece oyuncular değil. VR, sosyal kaygı, ahlaki karar verme ve duygusal tepkiler gibi alanları araştırmak için psikoloji araştırmalarında çok kullanılır. Ve yeni araştırmamızda, insanların potansiyel bir tehdide duygusal olarak nasıl tepki verdiklerini keşfetmek için VR’ı kullandık.
Daha önceki çalışmalardan sanal gerçeklik teknolojisinin üst sıralarda olmanın güçlü korku ve endişe duyguları yarattığını biliyorduk. Bu yüzden katılımcılardan karlı bir dağ vadisinin 200 metre yukarısında asılı duran buz bloklarından oluşan bir ızgara üzerinden yürümelerini istedik.
Buz bloğu yolunun güvencesizliğini artırdıkça, katılımcıların davranışlarının daha temkinli ve düşünülmüş olduğunu gördük (bunu bekliyorduk). Ama aynı zamanda insanların sanal gerçeklikte nasıl davrandıklarının kişiliklerine dair net kanıtlar sağlayabileceğini de bulduk. Bu sayede, sanal gerçeklik senaryosundaki davranış biçimlerine bağlı olarak belirli bir kişilik özelliğine sahip katılımcıları belirleyebildik.
Bu ilginç bir bulgu olsa da, insanların verileri açısından endişe uyandırdığı açıktır. Teknoloji şirketleri, sanal gerçeklik etkileşimleri yoluyla insanların kişiliklerinin profilini çıkarabilir ve daha sonra bu bilgileri örneğin reklamları hedeflemek için kullanabilir. Bu da, sanal gerçeklik platformları aracılığıyla toplanan verilerin nasıl kullanılabileceğine ilişkin endişeleri açıkça ortaya koyuyor.
Sanal Gerçeklik Düşüşü
Çalışmamızın bir parçası olarak, başa takılan VR ekranları ve el kumandaları kullandık, ancak aynı zamanda insanların ayaklarına da sensörler ekledik. Bu sensörler, katılımcıların her iki ayağıyla üzerine basmadan önce bir bloğu test etmelerini sağladı.
Katılımcılar buzun üzerinde ilerlerken bazı bloklar, katılımcılar bir ayağı veya iki ayağıyla üzerine bastığında çatlayacak ve renk değiştirecekti. Deney ilerledikçe çatlak bloklarının sayısı arttı.
Ayrıca birkaç düşme bloğu ekledik. Bu hain bloklar, her iki ayakla etkinleşene, parçalandığında ve katılımcılar kısa ama rahatsız edici bir sanal gerçeklik düşüşü yaşayıncaya kadar diğer bloklarla aynıydı.
Çatlak ve düşme engellerinin sayısını artırdıkça, katılımcıların davranışlarının daha temkinli ve düşünülmüş olduğunu gördük. Çatlakları belirlemek ve önlemek için tek ayakla çok daha fazla test ve bir sonraki hareketi düşünmek için daha fazla zaman harcadıklarını gördük.
Ancak riskten kaçınma davranışına yönelik bu eğilim, nevrotiklik adı verilen daha yüksek bir kişilik özelliğine sahip katılımcılar için daha belirgindi. Yüksek nevrotikliğe sahip kişiler, olumsuz uyaranlara ve potansiyel tehdide daha duyarlıdır.
Kişilik ve Mahremiyet
Çalışmayı gerçekleştirmeden önce katılımcıların bir kişilik ölçeği tamamlamasını sağladık. Özellikle nevrotikliğe baktık. Çünkü bu, kişinin kaygı ve korku gibi olumsuz duyguları deneyimleme olasılığını ölçüyor. Daha yüksek düzeyde nevrotikliğe sahip katılımcıların, sanal gerçeklik örneklemesinde davranışlarına göre belirlenebileceğini bulduk. Bu insanlar tek ayakla daha fazla test yaptılar ve tehdit yüksek olduğunda “güvenli” sağlam bloklar üzerinde daha uzun süre ayakta kaldılar.
Nevrotiklik, insanları profillemek için en sık kullanılan beş ana kişilik özelliğinden biridir. Bu özellikler normalde bir öz bildirim anketi ile değerlendirilir, ancak deneyimizde gösterildiği gibi davranışa göre de değerlendirilebilir. Bulgularımız, sanal gerçeklik kullanıcılarının kişiliklerinin sanal bir dünyada nasıl profilini çıkarabileceğini gösteriyor.
Kullanıcılar, sanal gerçeklik yöntemleriyle verilerinin izlenip izlenmediğini, geçmiş kayıtların tutulup tutulmadığını, verilerin bireysel hesaplara kadar izlenip izlenemeyeceğini, verilerin ne için kullanıldığını ve kiminle paylaşılabileceğini bilmelidir. Sonuçta, gerçek dünyada böylesine kapsamlı bir gözetleme seviyesine ulaşılabilseydi, daha azına razı olmazdık.